27 Temmuz 2014 Pazar

yorgun

sürekli kendini yok etmeye programlanmış bir programın döngüsüne giriyor yaşamım. tüberküloz. canım çok yanıyor bu defa. sesimi duyurmak için bile gücüm yok aslında. çok yorgunum ne kaptana beni beklemesini söyleyebilecek ne de o mavi kubbeli limana ulaşacak dermanım var.
üniversite: eskişehir. fizan çıksa daha huzurlu olabilirdi kemiklerim. batmazlardı belki bu kadar ciğerlerime belki de bu acı yalnız benim. ağlamak, acı çekmek ve sinirlenmek lüksü ne yazık ki inmemiş vahiyler hayatıma. 
çok yorgunum. canım çok yanıyor bu defa. ağzımdan gelen kanın dramatizmi etkilemiyor beni. ama hayır savaşmam lazımdı ya hani. hani direnecektim sonsuza dek. duracaktım tüm o zorluklara karşı. ama ben çok yorgunum kaptan. bekleme beni.
yeneceğim dediğim herşeyin üstüne giderken asıl yenilmesi gereken kişinin benliğim olduğunu unutuyorum bazen. öyle yekten geliyor ki varlığım. öyle pamuk ipliği, ipek kozası...

dalgalara eşlik etmeye çalışmak için nefes nefese amaçsız koşularım, gökyüzüne erişmek için yeterli görmek trambolini, ve erişmek için duygularına birkaç kadeh şarap... sonsuza dek içsem, öyle ki artık şu beynim düşünme yetisini kaybetse. yalnızca boşluğu tatmak istiyorum. yada aynı anda beş şeyi düşünmediğim bir zaman dilimi talep ediyorum. 
çok yorgunum. seyir defteri de sana kalsın. ne kalemi tutacak ne mürekkebi banacak gücüm var. kollarım bacaklarım olmadan dans etmeye uğraşıyorum. kendini yok etmeye programlanmış bir cihaz gibiyim. ne yaparsan yap sonunda gideceğim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder